Quantcast
Channel: Ferhat Kocabal » Gezi
Viewing all articles
Browse latest Browse all 5

Ayasofya

$
0
0

İstanbul’un fetih âbidesi eşsiz eser, Doğu Roma İmparatorluğu’nun diktiği devasa anıt, Ayasofya, 4. yüzyılın ikinci yarısında Konstantinopolis’in (Eski İstanbul) kurucusu Büyük Kostantin’in oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştır. 404 yılında, bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha büyük ölçüde inşa edilen ikinci kilise 415 yılında törenle açılır. 532 yılında Hipodromda yapılan bir araba yarışı sonucu çıkan dini nitelikli kanlı isyan, on binlerce insanın ölümüne ve pek çok binanın yakılmasına sebep olur. “Nika” isyanı diye bilinen ve İmparator Justinyen aleyhine gelişen bu isyanda Ayasofya Kilisesi de yanmıştır.

Ayasofya

İsyanı zorlukla bastıran İmparator Justinyen “Hz. Adem’den beri hiçbir devirde görülmemiş ve görülmeyecek” bir ibadethâne yapmak için harekete geçer. Önceki bazilikanın kalıntılarının üzerine 532 yılında yapılmaya başlanan, Hristiyanlık aleminin bu en büyük kilisesi beş yılda tamamlanarak, 537′de merasimlerle açılır. İmparator, hiç bir masraftan kaçınmayarak devlet hazinesini mimarların önüne saçar. Ayasofya’nın mimarları Trallesli Anthemius ile matematikçi Miletoslu İsidorus’tur. Kubbe inşaatı Roma mimarisi tarafından geliştirilmiştir. Kubbeli yapılar çoğunlukla Doğu dünyasının eseriyken, Ayasofya’da tam bir sentez ortaya konmuş, Roma mimarisi Ortadoğu, Mezopotamya ve Asya mimarisi ile mezcedilmiştir.

Orjinal adı Hagia Sofia olan esere Türkler Ayasofya demiştir. Saint Sofia şeklindeki isimlendirme yanlıştır. Çünkü Ayasofya kilisesi bir kutsal kişiye değil kutsal hikmete, Hristiyanlığın özüne ithaf olunmuştur. Ayasofya adının manası “Kutsal bilgelik veya Kutsal hikmet”tir. Bu isim Hristiyanlık üçlemesinin ikinci unsuru olan Sophia’dır.

Açılış merasiminde heyecanına hakim olamayan İmparator, atların çektiği arabası ile içeriye dalmış, Tanrı’ya şükrederek daha büyük daha ihtişamlı bir ibadethâne yaptığı zannıyla, Süleyman Peygamber’e üstün çıktığını haykırmıştır.

Ayasofya İç Görünüm

Eşsizliğine rağmen yapının hayati önemde, hataları vardı. En önemli mesele kubbenin iriliği ve yan duvarlara yaptığı basınçtır. Böylesine bir kubbenin ağırlığının temellere aktarılması için lazım ola mimari unsurlar o devirde henüz tam olarak gelişmemişti. Yanlardan dışa doğru eğilen duvarlar orjinal, basık kubbenin 558 yılında yıkılmasına şahit olmuştur. Yapılan ikinci kubbe daha yüksek ve daha küçük çaplı tutulmuştu. Bu kubbenin de yarıya yakın kısmı 10. ve 14. yüzyıllarda çökmüştür.

Ayasofya LevhalarıAyasofya her devirde hazineler dolusu paralar sarf edilerek ayakta tutulabilmiştir. Fatih şehri 1453 yılında fethettiğinde Ayasofya harap bir hâldeydi. Bizans İmparatorunun Ayasofya’yı tamir ettirebilecek veya ayakta tutabilecek imkanı yoktu. Fetihten hemen sonra Ayasofya camiye çevrilerek bina kurtarılmıştır. Türk mimarı Koca Sinan’ın 16. yüzyılda eklediği payanda duvarları 19. yüzyıl ortasında Mimar Fossati kardeşlerin tamir etmesi ve 1930 yılından itibaren yapılan diğer restorasyonlar ve kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi önemli tamirlerdir. İlk yapı hesap edilirse Ayasofya 1093 yıl başkilise ve 480 yıl cami olarak, aynı Allah’a inanan iki değişik dinin hizmetinde olduktan sonra 1930-1935 yıllarında müze yapıldı. Osmanlı duvar kaplama ve süslemelerin altından ortaya çıkarılıp temizlenen mozaikler Bizans’ın önemli sanat eserlerindendir.

Avlunun içerisindeki müze girişi asırlar sonra yeniden kullanılmaya başlanan, batı yönündeki orjinal kapıdır. Girişin yanında önceki, ikinci binanın kalıntıları görülür. Vaftiz olamayanların girebildikleri dış koridor beş kapı ile iç koridora, burası da dokuz kapı ile kilisenin esas kısmına açılır. Ortadaki yüksek kapı İmparatorluk kapısıydı. Bunun üzerindeki mozaik pano 9. yüzyıl sonunda yapılmıştır. İç koridor ve yan neftlerin tavanındaki diğer figürsüz mozaikler Justinyen devri orjinalleridir. Yapının ana kısmında ziyaretçiyi görkemli ve muazzam bir mekan karşılar. İlk adımdan itibaren kubbenin tesiri derhal hissedilir. Sanki havaya asılı gibi durmakta ve bütün binayı kaplamaktadır. Duvarlar ve tavanlar mermer mozaiklerle kaplı, rengarenk bir görünüşdedir. kubbe mozaiklerinin 3 değişik renk tonu, yapılan 3 değişik tamirat devrini gösterir. Yüksekliği ce çapı ile döneminde dünyanın en büyük kubbesi iken günümüzde de sayılı büyük kubbelerden birine sahiptir. Yapılan tamiratlardan dolayı kubbe tam bir daire değildir. Kuzey – Güney çapı 31, 87 metredir. Doğu – Batı çapı 30, 87 metre olup yüksekliği 55, 60 metredir. Kubbenin dayandığı dört pandantifte, dört kanatlı melek figürü, yüzleri kapatılmış olarak yer alır. Ayasofya’nın yüz ölçümü 7.570 metrekaredir.

Ayasofya sütun başlıkları bütün yapının en karakteristik ve belirgin klasik 6. yüzyıl Doğu Roma süsleme örneklerindendir. O çağa ait bir özellik olan derin oyulmuş mermerler güzel bir ışık, gölge oyunu ortaya serer. Köşelerde yer alan antik porfır sütunlar, yeşil Selanik mermerinden yapılma orta sütunlar ve bütün beyaz mermerlerden yapılma, zengin işlemelerle süslü başlıkları etkileyicidir.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar özel gün ve gecelerde en sık kullanılan cami olmuştur. Bina, Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsü sayesinde günümüze kadar geldi. İnançları gereği Müslümanlar birçok tasviri kaldırdı. Resimlerin ve mozaiklerin üzerine boya çekildi. Ancak tahrip edilmediler. Başkalarına saygının ifadesi olarak kaldılar. Ayasofya, Fethin ikinci gününde camiye dönüştürüldü. İlk namazı Sultan Mehmet kıldırdı. Cami ilk olarak Cuma namazı ile ibadete açıldı. Camiye çevrilirken çok hummalı bir çalışma oldu. Harap haldeki bina temizlendi ve onarıldı. Mihrap ve mimber eklendi.

Camiye daha sonra belirli sürelerle dört minare eklendi. İlk minare caminin doğu yönündeki kızılımsı minaredir. Bu minare Fatih zamanında yapılmıştır. Topkapı Sarayı tarafındaki minare ise II. Bayezıd tarafından inşa ettirilmiştir. Diğer iki minare ise Mimar Sinan’a III. Murad devrinde yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın yaptığı tadilat sayesinde minareler aynı zamanda mekanı desteklemektedir. Yani minareler yapının mihenk taşına tutturulmuştur. Dolayısıyla minarelerden birinin yıkılması, ana kubbenin çökmesini tetikleyebilir. Birçok padişah bu esrarengiz yapıya katkılarda bulunmuştur.

Galeriler sayesinde duvarlara asılı, deri üzerine yapılmış 7.5 metre çapındaki II. Mahmut Dönemi meşhur hattat, ilim ve adalet adamı, Kazasker Mustafa Paşa’nın yazdığı “Allah” “Muhammed” “Ebubekir” “Ömer” “Osman” “Ali” “Hasan” “Hüseyin” levhaları cami olduğunu vurgular.

Terleyen SütunÜstün kaliteli mermerden yapılmış iki küresel iri kap orta mekanın giriş yanllarında yer alır. Antik orijinli bu kaplar 16. yüzyılda Bergama’dan getirilmiştir. Binanın kuzey köşesinde “Terleyen Sütun” bulunur. Etrafı iki metre kadar bronz levhalarla kaplı olan direğin ortasında kocaman bir delik vardır. Bu deliğe insanlar parmağını sokar ve bunun uğur getirdiğine inanır.

Evliya Çelebi “Ayasofya’nın fetihten sonraki dönemde camiye çevrilişi için kullanılan harca, Hz. Muhammed’in mübarek tükürüğü, mekke toprağı ve Zemzem suyu karışımı bir birleşimin bu sütun önünde katıldığı için sütunun terlemeye başladığını” söyler.

Bir rivayete göre, kilise camiye çevrildiğinde kıblesinde hafif bir eğiklik olduğu ve Hz. Hızır’ın gelip bu sütundan tutarak caminin kıblesini ayarladığı, sütundaki deliğin ve çevresindeki ele benzeyen yerin Hz. Hızır’ın el izi olduğu anlatılır.

Burası önemli bir mekan olduğundan bahçesinde bir çok devlet adamı ve eşrafı yatmaktadır. I. Mustafa, Sultan İbrahim, II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed’in türbeleri buradadır.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 5

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue