“Hiç birşey göründüğü gibi değildir.” sözünü doğrular bir biçimde küçük girişi ile dışarıdan mütevazı görünümüne rağmen sarayı andıran büyüklüğü ile ziyaretçilerini şaşırtan bir yapıdır Yerebatan Sarnıcı. Sultan Ahmet Meydanı’nın hemen sol yanında, Ayasofya camisinin güneybatısında bulunur. İçerisindeki sütunların çokluğu ve ihtişamlı görüntüsünden dolayı halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarakta bilinir. Doğu Roma Dönemi’ndeki ismi Bazilika (Kilise) Sarnıcı’dır. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından 527-565 yılları arasında yaptırılmıştır.
Sarnıcın yerinde daha önce Genç Roma çağına ait III. veya IV. yüzyılda yapılmış olan, ticari ve hukuki işlerde, bilim ve sanat faaliyetlerinde kullanılan büyük bir Bazilika bulunuyordu. Daha sonra aynı yere yapılan diğer kiliselerde çeşitli felaketlerde yandıktan sonra en son 532 yılındaki “Nika” yangınını takiben I. Justinianus, Ayasofya’nın yeniden imarı sırasında burayı bir sarnıç olarak yaptırmıştır. İnşaatta yedi bin köle çalışmıştır. İmparator Valens tarafından 368 yılında yaptırılan 971 metre uzunluğundaki Bozdoğan Kemeri ile İmparator Justinianus’un yaptırdığı 115,45 metre uzunluğundaki Moğlava Kemerlerinin suları bu sarnıçta toplanmıştır. Sarnıcın yerine daha önce bazilika bulunmasına binaen de buraya “Bazilika Sarnıcı” adı verilmiştir. Bazilika Sarnıcı’nın suyu şehre 19 kilometre mesafede Belgrat Ormanları’ndaki Eğrikapı Su Taksim Merkezinden gelmekteydi.
Sarnıcın uzunluğu 140 metre, genişliği ise 70 metre olup dikdörtgen biçimde bir alanı kapsayan büyük bir yapıdır. Elli iki basamaklı taş bir merdiven ile inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her sırada 28 tane olmak üzere 12 sıra meydana getirirler. Suyun içerisinde yükselen bu sütunlar uçsuz bucaksız bir ormanı hatırlatmakta ve ziyaretçiyi sarnıca girer girmez etkilemektedir. Sarnıcın tavan ağırlığı haç biçiminde tonozlar ve yuvarlak kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır, çoğunluğu daha eski yapıtlardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden ve granitten yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da üst üste iki parçadan oluşmaktadır.
Bu sütunların başlıkları da yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corinth üslubunu yansıtırken bir bölümüde Dor üslubunu yansıtmaktadır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçirmez hâle getirilmiştir. Toplam 9800 metrekare bir alanı bulunan bu sarnıç yaklaşık 100 bin ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli biçimde olan bir kaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimindedir. Bu sütunlar içerisinde oyma ve kabartma halinde Tavus Gözü, Sarkık dal, Gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı özellikle dikkati çeker.
Bir söylentiye göre, gözyaşı şekli bulunan direkler Büyük Basilika’nın inşasında ölen yüzlerce kölenin anısına dikilmiş ve çağlar boyunca onların dramını anlatarak günümüze gelmiştir. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa Başı, Roma çağı heykeltraşlık sanatının IV. yüzyıla ait şaheser örneklerindendir.
Sarnıç, kurulduğundan günümüze kadar, çeşitli onarımlardan geçmiştir. Osmanlı Devleti döneminde iki defa tamir edilen sarnıcın ilk onarımı 18. yüzyılda III. Ahmet zamanında 1723′de Mimar Kayserili Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. 19. yüzyılda ikinci büyük onarım Sultan II. Abdülhamid zamanında 1876-1909 yılları arasında yapılmıştır.
Doğu Roma zamanında Sarayburnu’nda genişçe bir yer işgal eden imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un Osmanlılar tarafından 1453 yılında fethinden sonra, bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir. Durgun su yerine çeşme suyunu yani akan suyu tercih eden Osmanlıların şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra bu sarnıcı kullanmadıkları anlaşılmaktadır.